İngilizce Adı: My Favorite Cake
Yapım Yılı: 2024
İlerlemiş yaşında hayatını tek başına geçirmek zorunda kalan Mahin, bir yandan rejim değişikliği öncesindeki özgür günlerin özlemini duyarken diğer yandan yalnızlığını giderebileceği yeni bir ilişki arayışı içine girince, karşısına çıkan ilk fırsatta unutulmaz bir gece yaşamaya karar verir.
Tür: Dram
Yazar: Maryam Moghadam, Behtash Sanaeeha
Kast: Lili Farhadpour, Esmaeel Mehrabi, Mansoore Ilkhani
“...Karşı devrim de özünde bir devrimdir ...”
Karl Marx
Batıda on dokuzuncu yüzyıl monarşilerini ve imparatorluklarını derinden sarsan ulus eksenli devrimlerin etkileri, Doğu'ya gecikmeli olarak ancak Birinci Dünya Savaşı sonrasında yansıdı. Endüstri devrimini ıskalamış Doğu, büyük savaşta karşı karşıya geldiği bu paradigma değişikliği ile acı şekilde tanıştığında, Batılı yaşam tarzına geçişi refah toplumunun ön koşulu olduğu yanılsamasına kapıldı. Oysa sınıf bilincinden uzak, teba olarak yaşamayı içselleştirmiş geniş kitleler ani ve radikal dönüşümlere yeterince hazır değillerdi. Ancak, özünde "devrim"in devrim olabilmesi de ani ve şok edici olamasına bağlıydı. Bu şekilde ilk Dünya Savaşı'nın sonunda Doğu'da da pek çok ülkede ulusal kimlikleri öne çıkarıcı dönüşüm süreçleri yaşandı. Bunlardan biri de general Rıza'nın bir darbeyle mevcut Pers iktidarını yıktıktan sonra kendini şah ilan edip ismini de Pehlevi yaparak kurduğu ve adını Aryanların ülkesi, yani İran olarak değiştirdiği ülke idi. İran'ın kaderi aslında zengin petrol yataklarının bulunduğu 1908 yılında çizilmişi. Bu tarihten itibaren petrole el koyan İngilizler rejimin farklı düşüncede odaklarca değiştirilmesine izin vermediler. Ne zaman petrolün ulusallaştırılması gündeme gelse kanlı bir darbe yaşandı. 1953'de petrolü millileştirme kararı alan Musaddık öldürüldü yerine Rıza Şah'ın İngiliz yanlısı oğlu Muhammed Rıza Pehlevi geçirildi. Onun döneminde petrolün %50'si İran'a bırakılınca göreceli bir endüstrileşme ve Batı tarzı hayata geçiş dönemi yaşandı. Bu dönem de, 1970 sonrası yaşanan petrol krizi ile beraber çok uluslu petrol şirketlerinin İran petrolü üzerindeki paylarının düşürülmesi kararı sornasında yine Batı'da beslenen radikal dinci grubun başını çektiği darbe ile son buldu. Tarih boyu radikal islamcılık dinsel ayrıştırma yoluyla istediği ülkeyede egemenlik kurmak isteyen emperyalizmin en kullanışlı aparatı olmuştu. Darbe sonrasında istedikleri iktidara kavuşan dinciler, önce "devrim"i beraber yaptıkları sol grupları tamamen yok ettiler ve sonrasında da Amerikan elçiliği baskınıyla ülkeyi eski ortakları olan Batı'ya tamamen kapattılar. Olan son şah döneminde batılı değerlere göre yetişmiş İran burjuvazisine oldu. Büyük bölümü ülkeden kaçabilseler de kahramanımız Mahin'in içlerinde olduğu bir kısmı eski dönemin özlemiyle yaşayarak ülkede kalan lanetli bir nesil haline geldi. Zaten bu uzun giriş de filmin kahramanı Mahin'in içinde bulunduğu ruh halini açıklamak için yapıldı.
Yarım kalmış devrimlerin yaşandığı ülkelerde kültürel değişimi içselleştiremediğinden toptan reddeden kitlelerle, bu durumu bir refah aracı olarak gören kesimler doğal olarak birbirlerine yabancılaştılar. Dönem dönem iktidarları ele geçiren taraf diğer taraf üzerinde kayıtsız şartsız egemenlik kurmak yolunu seçince de toplum katmanları arasındaki yabancılaşma giderek düşmanlaşma halini almaya başladı. Bu durumdan en çok faydalanan ise ne o ne bu taraf ama her zaman o ülkelerin kaynaklarını sömüren dış güçler oldular.
İşte bu arada kalmış "lanetli" nesilin son temsilcilerinden olan Mahin'in hayatında, telefonda bir ses olan uzaktaki ailesi ve nadiren görüştüğü birkaç eski arkadaşı dışında kimse kalmamıştır. Gezdiği sokaklar, parklar, bir zamanlar güzel vakit geçirdiği kafeler artık ıssızdır; insanlarının "bu hayatta" mutluluğu yakalamalarından ölesiye korkan bir rejimin baskısı altında "çorak" mekanlara dönüşmüşlerdir. Kent hafızasını yok etmek, baskıcı rejimlerin sık sık başvurdukları ve bireyleri kimliksizleştirerek sindirme yöntemlerinden olagelmiştir. Hiçbir otoriter rejim kendisinden nemalanan kitleleri farklı olanlara karşı kullanmaktan çekinmez ve bu baskıyı en kılcal damarlara karşı genişletebilir. Ama Mahin'in içinde bu hayattan zorla uzaklaştırılmaya karşı başkaldırı arzusu vardır. Başkaldırı insan olmanın temel göstergesi deği midir? İşte tam bu düşünceler içindeyken gittiği emeklilere de hizmet veren bir lokantada karşısına ilk çıkan kişi olan Irak savaşı gazisi Faramarz'ı ayartmaktan çekinmez. Kısa bir süreliğine de olsa sakladığı şarabı ve en sevdiği keki paylaşabileceği bir can yoldaşına kavuşacaktır. Yüzüne bu baskıya karşı durabilmiş ve başkaldırabilmiş olmanın tatlı huzuru yansımıştır. Tabii hiçbir mutluluk bedelsiz gelmez, Mahin bu bedele hazır mıdır peki?
Son not: Ortadoğu'da enerji kaynaklarının egemenliği üzerine kurulu "büyük oyun" bugün de farklı isimler altında kolay manipüle edilebilir otoriter rejimler desteklenerek devam etmekte. Toplumlar da Mahin'in durumuna düşüp düşmemeye kendileri karar verecekler; başkaldırabildikleri ölçüde.
Aralık 2024
Ender Şenkaya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Film hakkındaki izlenimlerim...