Yönetmen: Sam Mendes
İngilizce Adı: American Beauty
Yapım Yılı: 1999
Başarılı işkadını olma yolunda ilerleyen eşi Carolyn ve ergenlik çağındaki kızı Jane ile gerilim yaşamakta olan Lester, kızının lise arkadaşı Angela'nın cazibesine kapılınca, monoton süren hayatını hayalleri doğrultusunda değiştirmek ister. Yeni hayatında kendisini çok farklı gerilimlerin içinde bulacaktır.
Başarılı işkadını olma yolunda ilerleyen eşi Carolyn ve ergenlik çağındaki kızı Jane ile gerilim yaşamakta olan Lester, kızının lise arkadaşı Angela'nın cazibesine kapılınca, monoton süren hayatını hayalleri doğrultusunda değiştirmek ister. Yeni hayatında kendisini çok farklı gerilimlerin içinde bulacaktır.
Yazar: Alan Ball
Kast: Kevin Spacey, Annette Bening, Thora Birch
Imdb: 8.3
Imdb: 8.3
Öne Çıkanlar:
Sam Mendes, tipik orta sınıf bir Amerikan ailesinin hayatlarından bir kesit sunar görünse de, aslında tüm ikili ilişkilerimizin kökensel olarak sorgulandığı güçlü bir yapımla çıkıyor karşımıza.
Filmin tüm karakter ilişkilerinde baskın ve çekinik yapılar ortaya çıkıyor. Carolyn-Lester arasında Carolyn baskın iken, Jane-Angela arasında Angela Jane'i karakter olarak baskılıyor. Mahalleye yeni taşınan komşularda ise son derece baskın bir emekli asker olan baba Albay Fitts hem oğlu Ricky hem de ‘görünmez’ eşini neredeyse yokluğa itmekte. Tüm karakterler, sanki büründükleri bu mevcut rollerden çıkmak için bir kıvılcım bekler gibiler. Hegel, bu özne-özne geriliminin diyalektik olarak bir köle-efendi ilişkisine döndüğünü yazmıştı. Yani tüm toplumsal ilişkilerin özünde karşılıklı gerilimler vardı. Hegel'den etkilenen başkaları da, tarihsel materyalizm teorisini bu düşünce üzerinde kuracaktı ama konuyu o kadar dağıtmayalım.
Beklenen kıvılcımı Angela'nın Lester'a sihirli bir dokunuşu yakıyor. O dokunuş, orta yaş bunalımındaki Lester'in içindeki uykuya dalmış erilliği canlandırınca, gözünde ne işi, ne karısı kalıveriyor. Ailesi ile gergin ilişkilerden ve Angela'dan bunalan Jane'in çıkışı ise artık kapı komşusu Ricky'dir. Aynı durum Carolyn ile emlakçı rakibi 'kral' Buddy Kane arasında da ortaya çıkar. Hemen tüm yeni başlayan ilişkilerde, bir önceki rollerinden usanmış karakterler diyalektiğin gereği olarak farklı rollere bürünerek karşımıza çıkar: Lester ve Rick efendiye, Carolyn ve Angela köleye, dönüşüverir. Değişmeyen tek şey değişimin kendisi olarak kalır. Değişime direnerek diyalektiğe aykırı hareket edenlerin elinde ise sadece silahları kalacaktır.
Peki tüm bu yeni durumu ortaya çıkartan, Lester'ı tüm hayatını sorgulamaya ve değiştirmeye yönelten Angela'nın cinsel çekiminin kaynağı nedir. Güzellik algımızın kökensel geçmişinde ne yatmaktadır? Doğuştan bir güzellik algısına sahip miyiz, yoksa birer 'tabula rasa' olarak çevremizden mi ediniyoruz bu bilgiyi? Sosyal antropolog ve Arkeolog James David Lewis-Williams, Mağaradaki Zihin adını verdiği çalışmasında bu sanatsal güzelliğin sorgulamasını şöyle yapıyor:
“1.İnsanların doğuştan gelen bir estetik duyarlığa ve güdüye sahip olduğunu nereden biliyoruz?2.Bu sonuca güzel olduklarına inandığımız en eski sanat yapıtları ve dünyanın dört bir tarafındaki sanat örnekleri var oldukları için varıyoruz.3. Sonra bu çıkarsanmış duyarlılığı sanatın var olmasını açıklamak için kullanıyoruz.Dolayısıyla tartışmanın döngüsel olduğu açık: Bir zihinsel durum sanatla anlamlandırılıyor, sonra da başka hiçbir destekleyici kanıt olmadan yine sanatı açıklamak için kullanılıyor.”
Geriye tek bir soru kalıyor; “bütün hayatımız güzellik peşinde koşmaya mı adanmışlık mıdır?”
Ender Şenkaya
Şubat 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Film hakkındaki izlenimlerim...