Yönetmen: Julie Bertuccelli
İngilizce Adı: Since Otar Left
Yapım Yılı: 2003
Sovyet sonrası Gürcistanı'ndan çalışmak için Fransa'ya giden oğlu Otar'ın özlemini duyan Eka için hayatın anlamı, sadece gelen mektupları okuyan torunu Ada ile geçirdiği zamandır. Sovyetlerin dağılması sonrasında yaşam mücadelesi verdikleri bir dönemde Ada, Otar'ın öldüğünü öğrenir. Yaşlı anneannesinden bu bilgiyi saklar ve Otar adına mektuplar göndermeye devam ederek onu olası bir travmadan kurtarmaya çalışır.
Sovyet sonrası Gürcistanı'ndan çalışmak için Fransa'ya giden oğlu Otar'ın özlemini duyan Eka için hayatın anlamı, sadece gelen mektupları okuyan torunu Ada ile geçirdiği zamandır. Sovyetlerin dağılması sonrasında yaşam mücadelesi verdikleri bir dönemde Ada, Otar'ın öldüğünü öğrenir. Yaşlı anneannesinden bu bilgiyi saklar ve Otar adına mektuplar göndermeye devam ederek onu olası bir travmadan kurtarmaya çalışır.
Yazar: Julie Bertuccelli, Bernard Renucci
Kast: Esther Gorintin, Nino Khomasuridze, Dinara Drukarova
Imdb: 7.5
Imdb: 7.5
Öne Çıkanlar:
Sovyetlerin Gorbachev sonrası dağılma süreci, Batı'dan gözüktüğü gibi romantik bir özgürlük mücadelesi şeklinde gelişmedi. Her büyük imparatorluğun dağılırken yaşandığı gibi, gücün ortadan kalkmasıyla oluşan derin vakum insanları oradan oraya sürüklerken, onun yerine geçen yerel çeteler kalan ne varsa yağmalamaya başladılar. Yaşlı insanlar kendilerini sokakta bulurken, meslek sahibi insanlar en vasıfsız işlerde geçim mücadelesi vermeye başladılar. Devletin ekonomiden çekilmesi, ve kar odaklı şirketlere yerini bırakmasıyla işsizlik ve suç patladı. Geçiş dönemi olmadan yaşanan bu travma insanları farklı yerlere savurdu.
Bertucelli, sunduğu bu küçük şirin Gürcistan kesitinde tüm bu döneme ışık tutuyor. Aslında bir doktor olan Otar'ın, inşaatlarda vasıfsız işçi olarak çalışmak üzere kaçak olarak Paris'e gidişi, geride kalanların hayat mücadelesini ellerinde avuçlarında kalan ne varsa halk pazarlarında satmaya çalışarak devam ettirmeleri ile değiş-tokuş ekonomisine geri dönüşün yaşandığı bir dönem. Sovyetlerin tüm fabrikalarının isimleri 'Narodniy' yani 'Halkın olan' ile başlardı. Bu nedenle, bir fabrikanın Batı'lı bir şirkete satış pazarlığında tercümanlık yapan Ada, hakkı olan ücreti alamayınca, Lenin'in işli olduğu vazonunun 'gözleri' önünde bir koleksiyon parçasını 'alarak' telafi eder bu haksızlığı; 'çalarak' demiyorum çünkü o fabrika da aslında 'Nardoniy'dir.
Ve tüm bu yeni dönemin yeni koşulları arasında geçmişindeki anılarla ve aldığı iyi eğitimle kalmış olan büyükanne Eka, Sovyet döneminden kalan sınırlı sayıdaki güzelliklerden birisi olan 'dacha'sına (kır evi) gitmeyi de ihmal etmemektedir. Sovyet dacha kültürü antik Yunan'daki polis-khora (kent-kır) ilişkisinin bir şekilde devam ettirildiği, kentin hengamesinden kurtulmak için insanların tekrar toprakla ve toprak işleri ile 'ellesştiği' bir yaşam tarzı olarak ortaya çıkmıştı. Sovyet üretim ilişkilerinin doğurduğu az seçenekli mekanik ve duygusuz şehir hayatından bir kaçıştır, o kır evleri.
Bu gidişler ve gelişler içinde, bir kalp rahatsızlığı da geçiren Eka, Otar'ı bir daha görememe korkusuyla bir yolculuk planı yapacaktır. Belki de bu yolculuk, aslında torunu Ada'nın hayata bakışını ve belki de kapana kısılmışlıktan çıkışı için bir vesile olacaktır.
Ender Şenkaya
Şubat 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Film hakkındaki izlenimlerim...