Translate

16 Haziran 2021 Çarşamba

Doğruluk ve Adalet

Yönetmen:   Tanel Toom

İngilizce Adı: Truth and Justice      
Yapım Yılı:    2019

Bir çiftliği satın aldıktan sonra kendisini ve hayatını, ailesinden çok bu arazideki başarısına tutkulu şekilde adayan Andres'in dönüşümünün dramatik hikayesi.

Tür:     
Drama 
Yazar:  Anton Hansen Tammsaare (roman) Tanel Toom (senaryo)
Kast:    Priit Loog, Ester Kuntu, Priit Võigemast 




Öne Çıkanlar:

Karakter doğuştan mıdır yoksa sadece çevre ve koşullar altında mı  şekillenir? Romantik dönemin sonuna tarihlenen Tammsaare'nin romanından uyarlanan Doğruluk ve Adalet'te Tanel Toom bu sorulara biraz da Doğu Avrupa'ya özgü serflik sistemi üzerinden yanıtlar arıyor.

Mülkiyetin kaynağı ile ilgili olarak J.J. Rousseau "bir toprak parçasının etrafını çevirip 'bu benimdir' diye düşünen ve buna inanacak kadar saf insanlar bulan ilk kişi uygar toplumun ilk kurucusuydu" demişti. Serflik o 'uygar' olarak adlandırılan toplumla gelişti ve keza huzursuzluk da. Kölelerden farklı olarak toprak ile alınıp satılan serfler, bu sistemin içine doğduklarından hiçbir zaman gerçekten özgürleşemediler. Mülkün, yani toprağın ayrılmaz parçası olduklarından aslında kendileri de mülk haline gelmiş olan serfler ve çocuklarının üretim artığı da doğrudan 'sahipleri'nin sermayesi haline gelir. Her ne kadar bu hali ile kapitalist ekonomik sisteme benzetilse de, kökenleri çok gerilere ve kurumsal olarak da Heliotları ulus olarak serfleştiren Sparta'ya kadar dayanır. Adam Smith'in Ulusların Refahı'nda söylediği gibi "İnsanın gururu, ona egemen olmayı sevdirir ve hiçbir şey onu, astlarını ikna etmeye tenezzül etmek zorunda kalacak kadar küçük düşürmez. Kanun izin verdiğinde ve işin doğası bunu karşılayabildiğinde, genellikle kölelerin hizmetini özgürlerin hizmetine tercih edecektir." Yani Ortaçağ serfliğinin kaynağı, özü itibari ile pragmatiktir ve meşruiyetini aslında kölelikte olduğu gibi 'savaş ganimeti hakkı'ndan alır. Çocukların bu sistemin içine doğmalarının ise meşru bir yanı gösterilemez; onlar da bir tür üretim fazlası olarak değerlendirilir. Batı Avrupa'da daha çok lord'a ait topraklarda  üç gün kendisi üç gün de lordu için çalışan serflerden farklı olarak Doğu Avrupa'nın köylü serfleri, lord olarak adlandıramasak da "toprak sahibi" ile ortak çalışıp, yaşamsal ihtiyaçlarını gideren emekçiler olarak ortaya çıkmışlardı. Toom'un uyarlamasında böyle bir sistem eleştirisi yer almasa da zımnen sistemin kabulü üzerinden bir kurgu yapılmış. Bu hali ile Taamsaare'nin Adalet kavramının içi bir miktar boşalmış gözüküyor. 

Uzun ama gerekli bir girişin ardından filme dönelim. Andres'in, içindeki serflerle beraber sahip olduğu toprak parçası ile mücadelesi yanında komşusu Pearu ile de rekabeti gerekmiştir. Kötü olduğu için mi çirkin olduğu ya da çevresinin kendisini çirkin görmesinden ötürü mü kötüleştiği belli olmayan Pearu, yıllar geçtikçe Andres'i de kendisine benzetecektir. Andres yavaş yavaş yok edemediği rakibine dönüşürken, eşine ve ailesine yabancılaşacaktır. Eşi, artık sadece bir erkek çocuk hayali ile sürekli doğurmak zorunda olan bir makineye dönüşmüştür. Erkek çocuk, tüm bu toprak üzerinde harcadığı emeği ile kurduğu bağın varisi olacağından, tek amacı haline gelmiştir Andres'in. Eşi ise bu amaç için kendini feda edecek kadar sevmiştir onu. 

Eşinin erkek varisin doğumu sırasındaki ölümünün ardından Andres, her ne kadar daha önce ücretli işçisi Juus ile evlenmesine izin vermiş olsa da 'serf'i Marie'yi kendisine "hak" görecektir; zaten 'yasa' gereği de "mülkü"dür, Marie. Juus da genç yaşta olmasına rağmen, yerine başkasını koyamayacağı Marie'ye olan aşkı yüzünden intihar etmeyi tercih edecektir. Durkheim, özellikle Orta Avrupa'da eşlerini kaybeden ileri yaşlı çiftçilerdeki intihar oranlarının yüksekliğine dikkat çekmişti. Juus'un intiharı konunun yaşla ilgili olmasından çok, kaybın telafi edilip edilmeyeceği ile ilgili olması ile öne çıkmakta. 

Her ikisi de eşlerini bir tür intihar nedeniyle kaybeden Andres ve Marie'nin çevre tarafından benimsenmeyen ve onaylanmayan birliktelikleri de onlara mutluluk getirmeyecektir. Filmde söylendiği gibi "bir tepenin üzerine çıkıp kendisine bir hedef belirleyen adam, tepeden inip ormana daldığında hedefini kaybedebilir." Andres de hayatının hedefini, tutkularına teslim eden bir 'kaybolmuş' haline gelmiş, kendisine "yabancılaşmıştır".

Ender Şenkaya
Haziran 2021

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Film hakkındaki izlenimlerim...