Yönetmen: Sebastián Borensztein
İngilizce Adı: Heroic Losers / La odisea de los giles
Yapım Yılı: 2019
Arjantin'in, politikacılar, finans çevreleri ve çetelerin işbirliği ile büyük bir buhrana süreklendiği 2000'li yılların başlarında, tüm birikimlerini ve hayallerini bir çeteye kaptıran küçük kasaba ahalisinin, kendi hak mücadelelerini yine kendi yöntemleri ile verme mücadelesi.
Yazar: Sebastián Borensztein, Eduardo Sacheri(novel "La Noche de la Usina")
Hobbes'tan Locke'a, Locke'tan Rousseau'ya, Rousseau'dan Engels'e hemen her düşünürün hemfikir olduğu konu, DEVLET'in varoluş nedeninin özel mülkiyetin korunması olduğudur. Hatta Osmanlı'da bile devlet ile mülk aynı anlamdadır. Toplumların bir sözleşme bağıtı çerçevesinde (yazılı ya da fikri) bir araya gelip oluşturdukları bu tüzel yapının anlatılagelen temel amacı da iç ya da dış istilaya karşı toplumu güvence altına alma isteğidir.
Peki devletin kendisi bir istilacıya dönüşürse çıkış yolu nedir? Hobbes, egemen gücün kendisi uyruklarından meydana geldiği için (subject yani uyruk İngilizce'de aynı zamanda özne anlamındadır), uyrukları ile egemen arasında bir çıkar çatışması olamayacağından hareketle böyle bir durumun olasılığına bile kapıları kaparken, Locke'tan sonraki düşünürlere göre egemen, kendisi de 'sözleşme'ye taraf olduğundan, yükümlülüklerini yerine getirmediğinde ya da yetkilerini kötüye kullandığında ona karşı ayaklanmak haktır. Özü itibari ile yükümlülüklerin ihlali nedeniyle sözleşme ortadan kalktığında herkesin kendisinin yargıcı olma hakkı vardır. Bu bir tür 'DOĞAL DURUM'a geçme halidir; ve insanın doğuşundan gelen adalet duygusunun, yüreklere su serpme yolu ile doğa kanununun (hakkın) hayata geçirilmesine dayanır.
Tarih boyu bir şekilde egemen olmayı başaran güçler, nadiren kendi menfaatleri ile toplumun menfaatlerini bir tutmayı amaçladılar. Özellikle denge-denetim mekanizmalarının olmadığı ya da bir şekilde egemenin buyruğu altına sokulduğu ülkelerde, egemenlik sadece toplumu sömürme aracı haline getirildi. İspanyollara karşı verilen mücadelelerin ardından da, bir sözleşme etrafında uzlaşıp birleşmeyi başaramayan Güney Amerika ülkelerinde de egemen, hep silahlı gücü elinde tutan olageldi.
Tarihin akışı içinde egemenler sürekli topluma farkettirmeden onları sömürmenin yollarını aradılar. Farkettirdikleri yerde de zaten devrimler oldu, ve süreç biraz uzadı; ama sonuç değişmedi. Arjantin de o ülkelerden birisi. Adı İtalyanca Gümüş ülkesi anlamına geliyor; yani aslında doğal bir zenginlik merkezi. İspanyolların erite erite 'Pieces of Eight' sikkelerini basıp bitirmediği zenginliklerin kaynağı bir yerde; Avrupa'da yarattıkları enflasyon nedeni ile imparatorlukları çökerten gümüşler yani. Kişi başına düşen milli gelirde 20.yüzyılın başında dünyanın en önde gelen ülkelerinde birisi, kapsayıcı olmaktan çok sömürücü egemenlerin elinde ekonomik olarak en istikrarsız ülkelerden birine dönüşmüştü yüzyılın sonunda.
Hızla ekonomik çöküntüye giden Arjantin'de, bankalardaki döviz mevduatlarına el konulmasından hemen önce başlıyor hikayemiz. Bir üretim kooperatifi kurmak üzere kasabanın -eski bir futbolcu olduğu için olsa gerek- saygın bir kişisine ellerindeki birikimleri veren sıradan insanlar, birikimlerinin yatırıldığı bankadaki paralara el konulması ile derin bir şok yaşarlar. Dövizlerin Peso'ya çevrilmesi ve bir gecede pul olması ile gelecekleri ellerinden çalınmıştır. Çok geçmeden, kleptokrasi ve finans çevreleri aracılığı ile bu olaydan hemen önce haber uçurulan çetelerin, bankalara Peso borçlanıp aldıkları kredileri dövize dönüştürüp, bunları da nakit olarak çekerek krizi büyük bir vurguna çevirdiklerini anlarlar; tabii bankacılara ve siyasetçileri ödedikleri uygun komisyonlar karşılığında.
Hukuki olarak elleri elleri bağlı olsa da, kahramanlarımızın yüreklerindeki yangın büyümüştür. Bir gün o yangına su serpme ihtimali doğduğunda da, medeni kanundan olamasa da, doğa kanunundan aldıkları yetkiyi, yani intikam hakkını kullanmak için tereddüt etmeyeceklerdir. Artık bir tür 'doğal durum'a geçmiş, kendilerini doğa kanunundan aldıkları yetki ile bağıtlamışlardır; Devlet bir çeteye dönüştüğünde yapılması gerektiği gibi.
Arjantin'de yapılan bu soygun, çok belirgin şekilde halkın gözüne parmaklar sokulurcasına yapıldığından, soygunu yapanlardan bir müddet sonra kurtulmak mümkün olmuştu. Oysa bugün aynı soygun 'kazları ürkütmeden' benzer ülkelerde hızla devam ediyor. Ekonomi ile ilgili alınacak önemli kararlar, yapılacak açıklamalar arefesinde haber salınan çeteler, buna uygun pozisyonlar alarak halkın tüm birikimlerine kolayca çöküyorlar, tabi siyasetçilere verilen komisyonlar karşılığında. Hızla zarara sokulan kamu bankaları ise 'görev zararı' adı altında bu haydutluğun bedelini her yıl sonu tüm topluma ödetiyorlar. Herşey kitabına uygun olarak ve altın yumurtlayan tavukları kesmeden sürüp gidiyor.
Ender Şenkaya
Ağustos 2021
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Film hakkındaki izlenimlerim...