Translate

20 Ekim 2021 Çarşamba

Evde

Yönetmen:   François Ozon

İngilizce Adı: In the House
Yapım Yılı:    2012

Lise öğrencisi Claude'un, edebiyat dersi ödevi olarak hazırladığı hafta sonu kompozisyonları hocası Germain'in dikkatini çekmeye başlar. Claude sınıf farkı nedeni ile imrendiği ve ders çalıştırmak için girdiği arkadaşı  Rapha'nın evinin ve ailesinin bir parçası oldukça, Germain'in kompozisyonlara merakı giderek artacak ve olaylar kontrolden çıkmaya başlayacaktır.

Tür:     
Drama
Yazar:  Juan Mayorga, François Ozon
Kast:    Fabrice Luchini, Ernst Umhauer, Kristin Scott Thomas
Imdb: 7.4


Öne Çıkanlar:

Edebiyatı 'iyi edebiyat' yapan şey, analtım gücü kadar uyandırdığı merak duygusu olsa gerek. Y.Noah Hariri, kökenlerimize ilişkin çalışması Sapiens'de insanı 'kurgulayan hayvan' olarak nitelemişti. Gerçekten de, insanın sınır tanımaz hayalgücü güçlü bir iyi bir kurguyla birleştiğinde hepimizi içine çeken, kendimizi kahramanlarının yerine yerleştirdiğimiz bir serüven haline geliveriyor. 


Kurgu romacılığın emekleme dönemlerinin en önemli yazarları da ilk önce eserlerini gazete tefrikaları yoluyla vermeye başlamışlar, bir arkası yarın geleneği oluşmuş. Belki de bu gazetelerin her gün satışı için itici güç olan 'arkası yarın'lar, giderek edebiyattaki kurgu unsurunun gelişmesinde hayli rol oynamış olmalı. Sümer hikaye anlatıcılarından, kutsiyet atfedilen kitaplara, onlardan edebi kurmacalara uzanan zincir bugünlere ulaşmış. Françoise Ozon da bu gelenekten bir kesiti sergiliyor "Evde" filmiyle, sinemada bir edebiyat penceresi açıyor. Alt sınıftan, annesinin sevgilisi yüzünden evlerini terk ettiği, yatalak babasına bakmak zorunda kalan Claude, özlemini çektiği aile hayatını arkadaşı Rapha'nın orta sınıf ailesinde buluyor ve bunu kompozisyonlarına yansıtmaya başlıyor. Öyle ki, hocası Germain ve eşi de bu haftalık komposizyonları bekler hale geliyorlar. Amerikan tarzı orta sınıfa dönüşmüş Avrupa küçük burjuvazisinin duvarların arkasındaki -biraz da Amerikan özentisi- hayatlarının, daha alt sınıftan yetenekli bir anlatıcının elinden gözlenmesi, giderek Germain'de bir saplantı haline gelecektir
 'tefrikaların' devamı için riskler almaya hazırdır.


Amerikan orta sınıf hayatına dair J.D.Salinger'in Çavdar Tarlasında Çocuklar'nda (Catcher in the Rye), okuldan atılmış Holden Claufield'in (Claude isminin tüm harflerinin Claufield içinde olması ilginç) bir hafta sonu süren New York macerasına yer verilir. Holden da aynı Claude gibi kendisinden sürdürmesi beklenen hayat tarzından dışlanmış, tek-tip eğitim sistemine başkaldıran, cinsel arzuları bastırılmış, yatılı olarak okuması nedeniyle annesinden ve ailesinden uzakta yaşamanın ayrıca yalnızlaştırdığı bir karakterdir. Filmde bu kitaba da atıf yapılması sıradan bir atıf gibi gözükmemektedir. Hem Claude’un hem de Holden’ın kendilerini yakın hissettikleri edebiyat hocaları ile dostluğun ötesine geçen ileri yakınlıkları da bir diğer kayda değer benzerliktir. Aslında her ikisi de, çavdar tarlasında, uçurumdan aşağı düşmek üzereyken kendilerini kurtaracak bir eli beklemektedirler (çavdar tarlasındaki ‘catcher’ın -tutucu- uçurumdan düşen çocukları kurtaracağı beklentisi gibi). 


Claude’un gözlemleriyle başlayan kompozisyonlar, meraklı okuyucular ile giderek daha çok hayal dünyasıyla birleşmeye ve zenginleşmeye başlar. Rapha’nın annesiyle kendisini ilişki içinde görmesi, sanki onu terk etmiş annesiyle bir Oedipus kompleksi halinde tekrar buluşmasıdır. Germain’ler de artık Rapha’ların evlerinin içinin gözcüsü haline gelmişlerdir. Konumları ne olursa olsun, insanın içindeki o doymak bilmeyen "röntgenci"nin hegemonyasına girmeleri, kendi hayatlarına da ayna tutacak, halının altına süpürülmüş gerilimler açığa çıkacaktır.


Holden'ın New York'un taksicilerine sorduğu soru gibi: 'Göl donduğunda Central Park'taki kazlar nereye giderler?' sorusu artık hem Claude hem de Germain için geçerli bir soru haline gelmiştir. 


Ender Şenkaya


Ekim 2021 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Film hakkındaki izlenimlerim...