Translate

1 Aralık 2021 Çarşamba

Gece Bekçisi

 

Yönetmen:   Peter Greenaway

İngilizce Adı: Nightwatching
Yapım Yılı:    2007

Rembrandt'ın ünlü tablosu Night Watch'un (Gece Nöbeti) resmedildiği dönemde işlenen bir cinayete dair içine gizlenen bir sırrın egzotik ve kışkırtıcı bir öyküsü. 

Tür:     
Drama
Yazar:  Peter Greenaway
Kast:   Martin Freeman, Emily Holmes, Eva Birthstle

Imdb: 6.5




Öne Çıkanlar:

Sanatın yalın gerçekliği göstermek gibi bir görevi nadiren olur. Büyük yapıtların pek çoğu onları sipariş edenlerin amaçları doğrultusunda hazırlansa da, pek az örnekte sipariş edenlerin arzuladıklarının aksine, içlerinde aslında hiç de arzulamayacakları gizlenmiş öğeler içerebilirler; Velazques'in Nedimeler'i ya da Michelangelo'nun Adem'in Yaratılışı tabloları gibi. Ne, Nedimeler'i sipariş eden Kral IV.Philip, ne de Adem'in Yaratılışı'nı sipariş eden Papa II.Julius bu tabloların içine gizlenmiş mesajların kendileri aracılığı ile yüzyıllar ötesine taşınmalarından hoşnut olurlardı. Aynen, Rembrandt'a portrelerini sipariş eden Gece Nöbetçilerinin hoşnut olmayacakları gibi. 


Olayların geçtiği on yedinci yüzyıl, aslında modern dünyanın şekillendirildiği, doğu ile batı arasındaki keskin çizgilerin belirgin hale geldiği belki de tarihin en önemli dönemlerinden birisi. On altıncı yüzyılda başlayan reform hareketi, sorgulamayı inanç alanından başlatsa da, tüm doğa bilimlerine genişletecektir takip eden yıllarda. Tabii ki bu derin yarılma, Kilise'yi karşı harekete geçirecek, 1572 yılı Aziz Barthelemeo yortusunda on binlerce reformcu Huguenot'un başta Paris, pek çok önemli Fransız şehrinin sokaklarında katledilmesiyle zirve noktasına ulaşacaktır. Katliamdan ziyadesiyle hoşnut kalan Papa XIII.Gregory, bu günün anısına Vatikan'daki bir salonu, Rönesans akımının adını koymuş Vasari'den bu katliamı betimleyen tablolarla donatmasını isteyebilmiştir. Bu salon daha sonra ziyaretçilere kapatılmıştır. Belki Vasari'nin de tablolarda gizlemiş olabileceği "sır"lardan çekinmişlerdir, kim bilir. Katliamdan kurtulan Huguenotlar yavaş yavaş kuzeye, İngiltere ve "alçak ülkelere" (Neder-land) göç etmeye başlamış, ve o yüzyıllarda Amsterdam'ı dünyadaki hoşgörünün başkenti haline getirebilmişlerdir. Dünya tarihinde, büyük acılar yaşanmadan özgürlüklere ulaşıldığı durum neredeyse yok gibidir. İspanyol imparatorluğunun bir parçası olduğu için kendi ordusunu kuramayan Hollandalılar, erken-modern dönemdeki diğer Avrupa kentlerinde olduğu gibi, kentlerinin düzenini sağlamak için kurmuşlardır aslında, Gece Nöbeti' ne de konu olan milis kuvvetini. Kenti için gerektiğinde savaşma yemini etmek bu dönemin Avrupa kentlerinde yurttaşlığın şartı haline gelmiştir. Ama Gece Nöbeti'nin Özünde, Fransa örneğinde olduğu gibi egemen güce duyulan derin bir şüphe vardır. İyi niyetlerle oluştutulmuş olsalar da, kontrol edilemeyen güçlerin amacından sapmaları tarihin olağan akışında sık sık karşımıza çıkan bir durumdur, ve Gece Nöbeti de istisna olmayacaktır. Şehrin koruyucuları artık şehrin üzerine düşen bir gölge haline gelecek, amaçları uğruna kirli cinayetleri işle(t)mekten çekinmeyeceklerdir. 


Reform hareketiyle gelen bakış açısı değişikliğinin bir diğer etkisi doğa-bilimlerinde olacak, yıkılmaz görülen binlerce yıllık kanaatler teknolojideki gelişmeler vasıtası ile yepyeni bakış açılarının önünü açacak, Aristoteles'ten beri gelen dogmatik kabuller yerini, Bacon ile beraber modern bilimsel yönteme bırakmaya başlayacaktır. Bu devrimi bir yine Hollandalı optikçinin lenslerini kullanarak yaptığı teleskop ile Jüpiter'in uydularını gözlemleyen Galileo başlatacaktır; bu keşif -daha önceleri güneş merkezli sistemleri ileri sürenler olsa da- ilk kez gözlemlenen bu uydular, her şeyin Dünyanın çevresinde dönmesinin gerekmediğini açık seçik ortaya koyacaktır. Kopernik’in 1543 tarihli Göksel Kürelerin Devinimleri adlı eseriyle birlikte başlayan “insanın aslında kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi evrenin merkezinde olmayabileceği” şüphesi, Galileo’nun gözlemi ile kanıtlanınca, bir bilimsel ve inançsal kırılma noktasına ulaşılacaktır. Filmin bir sahnesinde çatıda bir teleskopun yanında görülen Rembrandt da sanki "göklerin" sır perdesini aralayan Galileo'nun yaptığı gibi, döneminin sır perdesini aralamak ister gibidir. Filmin içinde sık sık geçtiği gibi o dönemde Bruno ile başlayıp Galileo ile devam eden Katoliklerin karşı reformasyon baskısından ötürü, Descartes gibi pek çok düşünür de Alçak Ülkeler’e göç etmiş durumdadırlar. Özellikle 1627 yılında La Rochelle'deki Huguenot'ların kuşatıldığı ve on beş bin kişinin açlık ve hastalıktan hayatını kaybettiği olayları savunan ve kendisinin bile kuşatmada bizzat yer aldığı şüphesi olan Descartes'ın, 1629 yılında Amsterdam'a yerleşmesi oldukça dikkat çekicidir. 


Filmin tamamına yerleştirilen küçük detaylar, dönemin yukarıda kısaca değindiğimiz pek çok özelliğini başarılı şekilde yansıtıyor. Rembrandt'ın dev eserinde, amacından sapan, koruyuculuktan çıkıp adeta sömürücü güç haline gelen Gece Nöbeti'nin "kahraman"larının hiçbirisi, izleyici ile göz göze gelmezler, olağan hayatlarına devam eder gibidirler; belki de izleyicinin gözlerinin içine bakmaya yüzleri yoktur. Tabloda sadece aralardan sızan tek bir göz -Rembrandt'ın gözü- tabloyu izleyenlerin gözlerinin içine bakacaktır;  O karanlığın perdesini aralamak için üzerine düşmüş olanı yapmanın huzurunu taşımaktadır. 

  


Ender Şenkaya


Aralık 2021 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Film hakkındaki izlenimlerim...