Yönetmen: Rebecca Hall İngilizce Adı: Passing
Yapım Yılı: 2021
1920’ler New York’unda yolları tekrar kesişen iki lise arkadaşı melez
kadının, ırk ayrımcılığının zirve yaptığı günlerde kurdukları tamamen farklı
hayatlar, birbirlerine yaklaştıkça gerilim kaynağı olmaya başlayacaktır.
.
Tür: Dram
Yazar: Rebecca Hall, Nella Larsen (romanından uyarlama)
İki eski çok yakın arkadaş, tamamen farklı biçimlere evrilmiş hayatların
zıtlığı; Siyah ve Beyaz. Nadiren bir filmin Türkçe isimlendirmesi özgün adının
verdiği anlamın ötesinde değer kazanır. Irene ve Clare’in yıllar sonra
tesadüfen kesişen hayatları, aslında ırk ayrımının zirve yaptığı bir dönemde
neredeyse tamamen zıt bir şekilde gelişmiştir. Her ikisinin de melez kökeni,
beyazların yaşam alanlarında daha rahat hareket etmelerine neden olurken,
Clare siyahi kimliğini tamamen reddetmiş, hatta ırkçılığı ön planda olan bir
beyazla geçmişini saklayarak evlilik yapabilmiştir. Irene ise siyahi üst
tabakadan kocası ile o zamanların nezih ama “siyahi” semti Harlem’de mutlu bir
hayat sürdüğünü düşünmektedir.
Kökenler nereye kadar reddedilebilir? İnsan geçmişini tek kalemde silebilir
mi? Clare, Irene’nin Harlem’deki son derece sosyal hayatının içine girmeye
başladıkça yaptığı seçimlerle aslında kendisini ne kadar büyük bir yalnızlığa
mahkum etmiş olduğunu kavramaya başlar. Yaşamya başlamış olduğu “beyaz” hayat,
-ne kadar gösterişli gözükürse gözüksün- Irene’nin “siyah” cemiyet hayatının
oldukça gerisindedir. Irene ise kurduğu ve kök saldığını düşündüğü bir hayatın
içine bu “çok yakın yabancının” girişi ile sarsılacaktır; yoksa tüm hayatı
kırılgan bir aldatmaca mıdır? Clare’in varlığı, kendi aile ilişkilerinin de ne
kadar kırılgan olabilceğini göstermiştir. Güçlü ve popüler imajı sarsıldıkça
gücünün de azaldığını fark etmeye başlayacaktır. Diğer yandan, siyahi toplumun
dai kendi çinde tabakalaşma başlayıp, “öteki hayat”a öykünme arttıkça aslında,
kulüpleri, cemiyetleri, partileriyle diğer hayatın bir taklidinin ortaya
çıkması da kaçınılmaz oluvermiştir. Irene’nin yarattığı bu popüler hayatın
kırılganlığının kökeninde, kendi farkında olmasa da bu taklit yatsa
gerektir.
Özünde benlik adını verdiğimiz kavram, ne kadar aksini düşünmeye çalışırsak
çalışalım, dış görünüşümüz ve çevre tarafından şekillendirilen bir olguya
dönüşür. Sadece zihnimizde olmaktan çıkıp, başkalarının zihininde nasıl
algılanmak istediğimize dair bir gerilim halini alır. Belki Heidegger’in
tanımı ile “dünya içinde oluş” haline geçilir. “Kendi kendini şekillendiren”
insan olma halinden, “çevre tarafından şekillendirilen” insan haline geçiştir
bu yani; bir tür “Passing” halidir. Kendi kendimizin görüntüsünün
yerini, öteki içindeki görüntümüz almaya başlayıverir. Çok ciddi bir
ayrımcılığa ve bundan kaynaklanan baskıya maruz kalmayan toplumlarda
yaşayanların, bu “geçiş halini” algılaması daha da güçleşmektedir; anlamak
yerine yargılamak daha kolaydır.
Ender Şenkaya
Nisan 2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Film hakkındaki izlenimlerim...