Yönetmen: Joel Coen, Ethan Coenİngilizce Adı: The Big Lebowski
Yapım Yılı: 1998
Tekdüze ve dingin hayatındaki tek derdi bir sonraki bowling turnuvasını düşünmek olan “Ahbap” Lebowski’nin huzurlu ve tembel hayatı, kendisini aynı isimli bir milyonerin genç eşinin fidye için kaçırılmasının içinde bulmasıyla kaotik bir maceraya dönüşür.
Tür: Komedi, Fantastik
Yazar: Joel Coen, Ethan Coen
Kast: Jeff Bridges, John Goodman, Julianne Moore
Öne Çıkanlar:
80’ler televizyon dünyasının simgelerinden Yellow Rose of Texas’ın kahramanı Sam Neil’in girişiyle kendimizi bir uzak batı serüveninde bulacağımızı anlatır, Coen’ler Lebowski’nin hemen girişinde. Çölden rüzgarın koparıp sürüklediği bir çalı demeti, bizi Los Angeles’in kıyısında neredeyse bütünleşmiş halde ve atalet içinde yaşayan Ahbap’a kadar getirir. Basit, dingin ve bir o kadar da tasasız bir Uzak Batı hayatının içinde, iki bowling arkadaşıyla birlikte olmak dışında harekete nadiren geçen bir kişilik sergileyen Ahbap, aslında yaklaşan fırtına öncesi sessizlik gibidir.
Entropi yasaları, cisimlerin minimum enerjide maksimum düzensizlikte olmaya yöneldiğini söyler. Ne zaman ki dışarıdan bir enerji girişi olur, bu kararlı ve atıl sistem harekete geçmeye başlar. Bizim Lebowski’yi de aslında sadece isim benzerliği nedeniyle bir milyonerle karıştırılıp, o “ünlü” halısına işeyen iki serseri harekete geçirecektir; tabii ki Vietnam gazisi Walter’ın da tetikleyici olduğunu ilave etmeli. Bir Batı hikayesinde üç kişi bir araya geldi mi, maceranın hemen tüm unsurları da toplanmış olur; Üç Silahşörlerden, Üç Kabadayı’ya (the Three Amigos) kadar. 80’lerin bir diğer ünlü komedisinde bir araya gelen Steve Martin Cheyvy Chase ve Martin Short Üç Kabadayı’da, ucuz western filmlerinde oynayan üç ahbap çavuş, filmlerini izleyip kendilerini gerçek sanarak yardıma çağıdan Meksika köylülerini ve kaçırılan güzel Carmen’i yerel haydutlardan kurtarmak için yola çıkmışlardı; aynı bizim üç ahbap Lebowski, Walter ve Donny gibi. Ahbap’ın sürekli açık televizyonunda dönemin yansıması olarak arada Saddam ve Bush (baba) gözükürken bir ara Chevy Chase’in bir stand-up şovuna rastlamamız da tesadüf olmasa gerektir. Sıradan bir Amerikalıyı karikatürüze eden Ahbap’ın savaş tamtamları arasında dünyanın bu uzak noktasında günlük hayatından ne kadar az ödün verdiğini gösteriyor Coen’ler. Arada kahramanlarımızın yoluna serpiştirilen neo-nazilerden, nihilistlere tüm öğeler de, bir bölümü dünyayı dizayn etmeye çalışan bir ulusun, tasadan uzak Amerikan tarzı yaşamı içine ekilen tuz-biber gibi duruyorlar. Walter ve vietnam hikayeleri olmasa sanki dünyanın geri kalanı ile derin bir kopukluğun fantastik bir tezahürünü izliyoruz.
“İçine edilmiş” halısının tazmini peşindeyken, kendini ve bowling arkadaşlarını bir milyonerin fidye için kaçırılmış karısını kurtarmak üzere bir macera içinde bulan Ahbap, aslında ne kadar istesek de dış dünyadan kendimizi tamamen soyutlayamayacağımızın göstergesi haline geliyor. Yalıtılmış ve uzaktaki (Batı’nın en ucu) hayatı ile Dünya yıkılsa umurunda olmayacak standart Amerikalı Ahbap’ın, halısının başına gelenler üstüne giriştiği mücadele ile, Amerikan yaşam tarzını incelikle hicveden Coen kardeşler, bunun da ötesine geçerek, sanki atalet içindeki Amerikan toplumuna da 11 Eylül olaylarının üç sene öncesinden bir ön uyarı yapıyor gibiler.
Ender Şenkaya
Mayıs 2023
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Film hakkındaki izlenimlerim...