Translate

24 Mayıs 2023 Çarşamba

Hasta Kız

Yönetmen:  Kristoffer Borgli

İngilizce Adı: Sick of Myself

Yapım Yılı: 2022

Signe’nin ilgiye olan açlığı, medyanın erkek arkadaşının sanatına olan ilgisinin artmasıyla artık için dayanılmaz bir boyut alır. İlgi odağı olmak, Signe için bir varoluş sorunudur ve bunun için göze alamayacağı şey yoktur. 

Tür:     Dram
Yazar:  Kristoffer Borgli
Kast:    Kristine Kujath ThorpEirik SætherFanny Vaager

Sick of Myself (2022) on IMDb


Öne Çıkanlar:

“Esse est percipi”*

Aslında ne Türkçe “Hasta Kız” ne de İngilizce “Sick of Myself” Kristofer Borgli’nin “ilgi manyaklığı” hikayesinin içeriğini karşılıyor. Kuzey sineması son dönemde Joachim Trier’le beraber, modern insanın içine düşmüş olduğu varoluşsal yalnızlığa ilişkin pek çok başarılı örnekler sunmaya başladı. Hasta Kız da bu yönü ile ön plana çıkmakta.

İlgiye olan açlık, özellikle son zamanlarda sosyal medya kullanımının yaygınlaşmasıyla daha görünür bir sorun olsa da, kökenleri arkaik dönemlere kadar uzanan ve insanoğlunun bilinen diğer canlı türlerinden ayıran temel bir özellik. Ölülerin canlılığını kaybettiğinden soluklaşmış yüzlerine kırmızı boyaların sürülmesinden, yanlarında kıymet verdikleri eşyalarla gömülmelerine belki de ekilen tohumlar gibi bir gün tekrar canlanacaklarına ilişkin ümitli beklentilerden anladığımız, ölüm olgusunun baş etmesi zor bir travma yaşattığı insana. Bir gün öleceğini bilerek yaşama mücadelesine “kahramanca” devam eden, bilinen tek canlı türü de insanoğlu yine. Martin Heidegger bu yüzden insanı “ölüme doğru varlık olarak” tanımlamamış mıydı? Varoluşun özü yapıp-etmelerimiz ise, ölümü yaşamadan varoluş tanımlanabilir mi peki? Lev Tolstoy’un İvan İlyiç’i, ölüm döşeğindeki son sözleriyle ölümün de yaşanılan bir süreç olduğuna atıfla “Ölüm bitti … O, yok artık” dememiş miydi? 

Yukarıda anlatılanlardan yola çıktığımızda, yaşamla mücadele eden modern insanı belki de “ölüme karşı insan” olarak tanımlamak “ölüme doğru insan”dan daha ümitli bir varsayımı içerecek. Bu varoluşsal mücadele, yaşadığımız döneme izimizi bırakma çabamızla şekilleniyor. Çocuklukta el izlerimizi kumsallara bırakmamızdan, yeni dökülen betonun üzerine kasten basmaya, sanatımızla milyonları etkilemekten, politikacı olarak halkın birikimlerini çoğu kez boş projelere harcamamıza kadar pek çok eylemimizin temelinde bu varoluşsal güdümüz yatıyor. Bu güdü belki de sürekli çoğalma arayışında olan “hayat” dediğimiz biyolojik mekanizmanın tam merkezinde yer alan özel bir kod sanki. 

Signe ile Thomas’ın birliktelikleri de özünde ilgiye olan açlıklarının bir dışa vurumu olarak karşımıza çıkıyor, Hasta Kız’da. Kendilerini ifade etme dürtüsü toplumun ortalamasından uzaklaşabildikleri oranda güçleniyor. En pahalı şarapları ısmarlayıp, ücretini ödemeden kaçmalarından, davetlerden ve mobilya mağazalarından bazı taşınabilir ürünleri çalmalarına kadar vermek istedikleri mesaj aslında, “biz sizden farklıyız ve bu farklılık ile dönemimize damga vuruyoruz” mesajından başka bir şey değil gibi. Thomas’ın bu küçük “yaramazlıkları” sanat yolu ile topluma gösterme yolunu seçmesi ve bunda da başarılı olarak ilgi çekmeye başlamasının, Signe’yi gölgede bırakır bir durum almasıyla ilgiye yönelen arzu boyut değiştirmeye başlıyor. Artık Signe’nin çocukluğundan ve büyük olasılıkla da bir baba figürünün eksikliğinden kaynaklanan tüm sorunları su yüzüne çıkmıştır. İlgi çekmenin en az yaratıcı yolu ise arkaik dönemlerden beri karşıdakinin empati duygularına hitap edecek bir acındırma öyküsü uydurmak olacaktır. 

Signe’nin, ilgi açlığını giderek kendi bedenine geri dönülmez hasarlar verecek kadar ileri götürmesi yanında, Thomas’ın kendi içine dönükülüğüyle kız arkadaşıyla sorununa kayıtsız kalması da olayların tamamen kontrol dışına çıkmasının nedenleri olarak karşımıza çıkar.  Signe artık geri dönüşü olan noktayı geçmiştir. Thomas’la sevişirken bile aldığı tek zevk, kendi cenaze törenini hayal ederken mesaj vermek istediği babası dahil kişilere yaşatacağı acılardan duyacağı zevk haline gelmiştir. 


Ender Şenkaya

Haziran 2023  

* George Berkeley’in (1685-1753) “Varolmak algılanmaktır” anlamına gelen sözü. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Film hakkındaki izlenimlerim...