Translate

21 Şubat 2024 Çarşamba

Sararmış Yapraklar

Yönetmen:  Aki Kaurismäki

İngilizce Adı: Fallen Leaves 

Yapım Yılı: 2023

Günümüz Helsinki'sinde yalnızlıklarını kanıksamış iki emekçi insan, birlikte olabilme olasılıklarının karşısına dikilen rastlantılar tarafından savrulmaya razı mı olacaklar, yoksa birlikte olmayı başarıp üzerlerine giydirilmiş kaderlerini değiştirebilecekler mi? Aki Kaurismäki, bu naif romantik komedide modern dünyanın ikilemlerini varoluşçu bir bakış açısıyla sorguluyor.

Tür:     Romantik
Yazar:  Aki Kaurismäki
Kast:    Alma Pöysti, Jussi Vatanen, Janne Hyytiäinen


Fallen Leaves (2023) on IMDb

Öne Çıkanlar:
Zihinsel bir alanda özgür irade, fiziksel dünyada tesadüf diye birşey yoktur.
Spinoza

"Hür irade" diye bir kavram gerçekten var mıdır? Hayatımızla ilgili aldığımız kararlarda ne kadar özgürüz? Gerçekten de "hür irade" sorunu felsefenin ve doğal olarak teolojinin yüzyıllar boyu en çok tartışageldiği konuların başlarında geliyor. Her şeyi bilen ve herşeye gücü yetebilen bir "yaratıcı" fikri ile "hür irade" kavramı tarih  boyu çatışageldi. Kutsal bir "yaratıcı" fikrinin ayrılmaz parçası olarak geliştirilen ve cennet-cehennem kavramları ile sembolize edilen "ceza" ve "ödül" mekanizmaları içerdikleri derin tutarsızlıkla, yani kaderi belirlemiş olan "yaratıcı"nın bir kısım yaratılanı neden cezalandırması gerektiği sorunsalını aşamayınca, eski Yunan'dan gelen ve yarattıktan sonra yaratılanların işini talihe ve rasgeleliğe bırakan "yaratıcı" fikrine dönüş daha rasyonel gözüktü. Böylelikle "cezalandırma hakkı" meşruiyet bulabiliyordu; zira işlenen "günah"lar kişinin kendi kararlarının ve iradesinin bir ürünü olarak ortaya çıkmaktaydı. Her şeyin rasgeleliğe bırakılması ise bir tür atomcu yaklaşımla hesaplanabilir bir gelecek fikrinin önüne set çekmişti. Ta ki Isaac Newton'a kadar. 
  
Newton'un on yedinci yüzyıla vurduğu damga o zamanki tüm inanç ve fikirleri temelden sarstı. Gök cisimlerinin ya da İngilizce tercümesi ile Cennetin Cisimlerinin (heavenly bodies) hareketleri ve konumlarının belilenebilir/hesaplanabilir oluşu, insan davranışının/doğasının da belirlenebilir olduğu yani "hür" ve "rastlansal" bir kalıbın olmadığı yönündeki eski görüş yanlılarının argümanlarını tekrar diriltti.

Hernekadar, varoluşunun farkındalığını taşıyan bir insan için "yapıp-etmelerinin" sorumluluğundan azade olmak gibi bir durumu söz konusu olmasa da, "toplumsal bir canlı" olarak insanoğlunun kimi belirlenmiş ve kabul görmüş normların dışında tamen bir özgür davranış kalıbına uygun kararlar alıp harkete geçebilmesi de çoğu zaman mümkün değil. Toplum, belli şartlar altında "doğru" davranış kalıbının nasıl olacağını zaten belirlemiş durumda; aynen Newton'un evrensel çekim kanunları gibi. Bir şekilde toplumsal normlar, göksel belirlenimci kuralların yerini almış gibidir ve insana çok dar bir hareket alanı bırakır. Princeton'dan psikolog Julian Jaynes'in Homeros özelinde verdiği örnekteki gibi, İlyada destanında tamamen tanrıların buyruklarını yerine getiren, hür iradeleri yokmuş gibi sadece "oyuncu" olan karakterler, Odysseus'ta tamamen onlardan bağımsız -bazen de onlara zıt- hareket eden kurnaz kahramana dönüşürler. Bunun için varoluşsal farkındalığın benliğe işlenmesi gerekmiştir ve Odysseus aslında bunun için büyük bedeller ödemiştir.

Kahramanlarımız Ansa ve Holappa'nın üzerlerine çekingenlik kisvesinde bulaşmış toplumsal normların ördüğü duvarlar da özgür seçim olasılığını ortadan kaldrımıştır. Her ikisi de, derin yalnızlıklarını sonlandıracak adımı atmakta çekingendirler ve kendilerini rastlantıların onları birleştirmesine bırakmış gibidirler. Karaoke barda olsun, otobüs durağında olsun aslında değiştirebilecekleri gidişatlarına müdahlae etmek için toplumun ördüğü bu norm duvarlarını aşmayı başaramazlar. Eylemsizlikleri bu hali ile Camus'nün "yabancı"sı Mersault'dan farklı değildir. Endüstri toplumunun omuzlara yüklediği ağır yabancılaşma yükü altında ezilmemek kolay değildir sonuçta. Hele ki, -yönetmenin ara sıra radyo haberleri ile vurguladığı- Rusya'nın Ukrayna'yı işgal ettiği, ve ikinci hedefin Finlandiya mı olacağı sorusunun getridiği kaygı, toplumun belirlediği değerlerin dışına çıkma motivasyonunu -blinç dışı da olsa- tamamen ortadan kaldırmıştır. 

Genellikle mutluluk her zaman bir bedel ile beraber gelir. Ödenmesi en zor olan bedellerden birisi de kendini değişmeye zorlamak olsa gerek. Toplumun değişimi hor göreceği inancınadan kaynaklanan kaygıyı aşabilen Holappa ilk adımı atacaktır. Ansa'nın işi ise yine tesadüflerin onu sürüklemesine kalmıştır, aynen rüzgarın sürüklediği düşmüş yapraklar misali.


Ender Şenkaya
Mart 2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Film hakkındaki izlenimlerim...